15 Mart 2013 Cuma

İnsan sevme sebeplerine giriş

Selam,

Geçen yine hasta oldum üzerinize afiyet, ateşim çıktı filan. Ama neyse ki, bu sefer evde Özlem ve gelip ziyaret eden Koray vardı.

Zaten gözlerim yanıyor, hiçbir şeye halim yok, koltukta hiçbir işe yaramadan oturuyorum; etrafımda iki insan birden olunca feci mutlu oldum. Ben de "madem mutlu oldum ağlayayım o zaman" diyerek ağlamaya başladım. Koridorda'da görmüşsünüzdür belki, ben sinirlenince ağlarım; işte böyle "Ne güzel insanlar var lan benim çevremde" hissine kapılınca da ağlayabiliyorum. İkisi de özünde, yetersizlik hissine dayanıyor. Biri sinirlendiğim şeyi ortadan kaldıramamanın, diğeri gördüğün güzelliğe layıkıyla karşılık veremeyeceğini düşünmenin verdiği yetersizlik.

O an halim olsaydı, Özlem'in geçen gün Melih'e söylediği "Abicim bir insanı zaten yapması gerekenler üzerinden sevmeyin" sözüne cevap verecektim.

Özlem tabii ki haklısın, tabii ki insanları zaten olması gerekenler üzerinden değerlendirmek "teoride" pek mantıklı görünmüyor ama... Bu "gerekenleri" yapan da yok ki doğru düzgün. Mesela senin - benim hayatlarımızda neden o kadar az insan var?

Kişisel tarihlerimiz, arayıp "Aaa hasta mısın, tamam o zaman iyi akşamlaaar..." diyenleri de biliyor. Hastayken, taşınırken, bir şeylere yetişirken, yetişemezken, sıkıntıdan uyuyamazken, halin nedir diyenimizin olmamışlığı çoktur. Burada arabesk yapmıyorum, çoktu da ne oldu, hiçbir şey. Hayatımızda olan biteni unutmayalım diye söylüyorum.

Hayatımızdaki insanların çiğliklerini çok yuttuk, aman kötü olmayalım diye. Ki o zaman için doğrusu da oydu, bunu da tartışmıyorum. Canımız istemiş yapmışız. İnsanların hatalarını görmemek, kişinin en çok kendisine yaptığı bir iyilik çünkü.

Gerilim yaratmak yerine "insanlık hali" deyip geçmemizin bir sebebi, o stresten asıl kendimizi korumak idiyse; diğer sebebi de hatayı karşımızdakine konduramamamızdı (Cümle uzun oldu ama affedin, kısaltmaya kıyamadım.)

"Boş bulunmuştur, o an düşünememiştir, yoksa yani özünde iyi bir insan." demek çok kolay bir şey çünkü. Hem büyüklük göstermiş, hem de yanlış değerlendirme yapan biri olduğunuz gerçeğini halının altına süpürmüş oluyorsunuz. İnanılmaz. Kişisel tatmin yolunda başkasının kusuruna muhtaç olduğumuz gerçeğini örtmek için muazzam bir teknik.

Sonra da, insanların bizim "insanlık hali" deyip geçtiğimiz hatalarının farkında olmamasına kafayı taktık. "Ben bu kadar idare ediyorum, elemanın ruhu duymuyor!" noktasına geldik. Bu kaçınılmazdı, çünkü her sinir bir yere kadar dayanır. Kendi erdemimizin geri bildirimini almamak artık kaşımızı gözümüzü oynatmaya başladı. Ya da belki, daha da sinir bozucu olanı, o insandan "beni anlamıyorsun :/" tribi yedik. İşte orada, insanın şöyle ağız dolusu "YARRAAMI ANLAMIYORUM PEZEVENGİN EVLADI!" diye bağırası gelmiyor mu allahaşkına?

İnsan ilişkilerimizin özü - özeti budur. Bu işler karşılıklı tahammülle yürür. İdare edeceğiniz ne kadar az şey olursa, o ilişki o kadar uzun sürer.

O yüzden, "olması gereken" dediğimiz şey aslında çok kıymetli. Çünkü zaten hayatımızdaki temel sorun bu; olması gerekenin olmaması. Olsaydı, zaten hayat bayram olacaktı ve şu an hepimiz birbirimize aşık olacaktık.

Hasta insanı ziyaret etmekten yine ontolojik sorunlara geldik ama, bence ilişkilerin özü budur. Sen, hayatında olduğunu söylediğin insanın "o an" gerçekten yanında mısın? Samimiyet, iyi niyet, vefa, dürüstlük, bunlar bence hep bu sorunun cevabıyla ölçülmesi gereken şeyler.

Alakasız görünüyor ama değil, insanların (özellikle ergenlikte) dikkat çekmek için kendilerine zarar vermelerinin altında da bu var. "Acaba gerçekten değerli miyim, ailem gerçekten benimle ilgileniyor mu, arkadaşlarım acaba beni seviyorlar mı..." gibi kaygılarla yapılıyor hep onlar. Bu dönemde istedikleri cevabı alamamış olan insanlar da büyüyünce başkalarının kalbini kırıyorlar haliyle. Halbuki biz, kalp kırmayı onlara da konduramamış oluyoruz.

Netice olarak, tamam sırf "özünde iyi biri" diye sevmeyelim, ama olması gerenin kıymetini de göz ardı etmeyelim. Bir kenara yazalım ki, kişiler arasındaki her sorun her sıkıntı çözülür ama, zor zamanda yalnız bırakmak pek unutulacak bir kazık değil.

Çav bella,
Göksun.