bizim aile epey okuyanlardandır üzerinize afiyet, bir sürü kitabı ve yazarı evde görerek büyüdüm o yüzden. ha okudun mu dersen hayır, rus klasiklerini filan hala ellemedim mesela. ama içinde dostoyevski olmayan bir ev benim için başka bir dünya, benim dünyam değil. okumadıysam da biliyorum, çünkü ben onlarla büyüdüm, raskolnikov ev arkadaşımdı. 10 yaşındayken aydın boysan'la rakı içiyorduk, dar olan drama diğeri drina köprüsü'ydü ve bunu biliyorduk.
yani diyorum ki, bir evin kütüphanesi önemlidir. çünkü onlarla, onların ruhuyla yaşarsınız.
hele çoluk çocuğa karışırsanız, o çocuk evin içinde gördüğüyle şekillenir. rafta kimi görürse o olur, onu bilir. ya da belki olmaz, ama buna kendi karar verir.
işte o yüzden, kitap ve film/dvd konusunda acayip mülkiyetçiyim, kimse kusura bakmasın. kayıp bir iki kitabım var, ilk uygun zamanda gidip tekrar alacağım onlardan.
film konusunda ise bir formül geliştirmem gerekiyor. izlediğim tüm filmleri imdb'de listelemeye başladım, onların evde de olması lazım. ama bu mümkün değil, dvd kabı çok yer tutuyor. fermuarlı ruhsuz çantalara koyup sonra o çantayı unutmayı da istemiyorum. açık raf diyorum ya, çanta ney?
albüm gibi bir şey var mı, ya da innnncecik dvd kapları? nasıl muhafaza etmeliyim bunları? ama dvd kabı boyu ve eninde olmalı çünkü filmin "afişi" de olacak üstünde.
harici diskler alıp yönetmen yönetmen ayırmayı düşündüm, ne bileyim işte her alette bir yönetmen - veya belgesel. ama sinema ok-kadar anladığım bir şey değil, entel entel yönetmen ayıracak durumda değilim. olm dostoyevski okumadım diyorum size ya, ne entelliği, her şeyim çakma.
olsun, okuduğum izlediğim şeyi gözümün önünde görmek beni çok mutlu ediyor. her birinde farklı bir şeyler var çünkü onların, kendimi onlara borçluyum. ve yaptıkları şey fena değil bence, tanısam severim yani kesin. <3