Ya ailemden çok fazla bahsediyorum ben, biri beni durdurmalı…
Ama kendimi tutamıyorum...
Anneci erkeklere sinir olurum. Sürekli annelerinden bahsederler, her şeylerine anneleri karar verir, her şeyi bi onaylatmaları gerekir, öeh... Sevgililerinden de annelik beklerler. Tamam ben zaten insanlara karşı “içime anne kaçmış gibi” olabiliyorum ama o başka bir şey; sırtı terleyen adama "rüzgarda oturmasaydın..." demekle o adamın tüm bunları düşünmeyi sana bırakması başka şeyler.
Bugün metrobüste gelirken dehşetle fark ettim ki, fazla anneci erkeklere sinir olmak için fazla babacı bir kadınım... Gerçi hiçbir zaman sinir olduğum anne kuzuları kadar baba kuzusu olmadım o ayrı. Bi kere zaten istesem de olamam, benim babam ağır abidir. Öyle, babayla arkadaş gibi olmak bizi bozar. Mesela erkek arkadaş, ancak "istemeye geldiği zaman" babayla tanışır. Adanalıyız icabında.
Ama yine de, ailemi çok seviyor ve özlüyorsam da, insanlar beni dinlemek zorunda değil.
Neyse buraya nasıl geldiğimi de anlatayım, babalı-aileli yazılarıma süresiz ara vereceğim. (Blog’da bu tür başka bir yazı olmaması, o yazıların var olmadıkları anlamına gelmiyor.)
Bugünün nevruz dışında bir anlamı daha var bizim ailede.
Benim okulu bitirme, yani tek ders sınavından geçme günüm. Yıl 2007 idi.
O günlerde annem İstanbul'daydı. Ablamın evlenme işleri var, benim tek ders belam var, geldi hayatımızı kurtardı sağolsun. Ben sınavdayken annem de Kapalıçarşı'da filan dolaştı, çıkışta bi güzel sevindik sarıldık vesaire...
Sınavdan çıkar çıkmaz, saat 3 küsür müydü neydi, babamı aradım. Adana'da o tabi. "Baba okul bitti" dedim, karşılıklı bir duygulandık…
Neyse işte, akşam evdeyiz, ablam annem ben. Saat 8. Kapı çaldı.
Babam.
Biz telefonla konuştuktan sonra oturup “sakin olmuş” biraz, sonra eve uğrayıp pijamasını alıp havaalanına gitmiş. Bulduğu ilk uçakla istanbul'a gelmiş. Bu arada, bizim o zaman oturduğumuz evi bulması da ayrı bi olay, çünkü bir kere mi ne gelmişti... İner inmez taksiye atlamış, te Yeşilköy'den Kurtuluş'a da taksiyle gelmiş. 8'de kapıdaydı. Biraz da evde duygulanıp Çiçek Pasajı'na gittik hep beraber.
Eve dönerken nasıl keyifli nasıl keyifli, "Ben artık çok önemli bi adamım, iki kızım da üniversite mezunu, kendi ayakları üzerinde duran kadınlar... Üstelik hanımım da müdür avukat. Artık benimle randevu alarak görüşsün herkes, çok önemli bi adamım ben, ona göre!" deyip duruyor.
"Benim doğum günüm 21 mart, bugün artık ben yapabileceğim en büyük şeyi yaptım, kızlarımın ikisi de artık güvende..." der her zaman. Her sene bugün, babamın "doğumgününü" kutlarız.
Biraz önce yine konuştuk, ben tam onu arayacakken o aradı. "Ya baba tam telefonu elime aldım, masa telefonum çaldı, ondan arayamadım..." dedim. "Ben de 'sen bugün beni neden aramadın' diye kızacaktım" dedi.
Bugün nevruz tamam orası öyle de, bir de babamın doğumgünü.
Babam ya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder