3 Mayıs 2012 Perşembe

Uçak moduna alınabilir miyim mümkünse, tenk yu.

Şu an kafam çok karışık, uyarana maruziyetim had safhada. Fakat unutmamak adına, yazmaya bir ucundan başlamak istiyorum.

Hayalini kurduğum şey, kulaklara takılacak bir on/off tuşu.

Bu switch'i uykusal bir bağlamda zaten uzun zamandır düşünüyordum. Zaman ayarlı bir düğmemiz olacak, saat 8 dedin miydi hoop, "on" oluverecek ve sen fırt diye kalkıvereceksin. Hiç sürünmeden. Aynı şekilde de, misal saat 02 dedin miydi de off'a geçecek otomatik olarak. Uykusuzluk yok bişey yok, mis.

Kulak için de lazım hacı. Kapattığın zaman dünyadan soyutlanabilmelisin. He o zaman müzik de dinleyemezsin ama olsun napalım. İlerleyen zamanlarda, sadece kulaklıktaki müziği algılayan türden bir kulak işine de girilebilir. Gözüm şimdilik o kadar yükseklerde değil.

Bunu düşünürken aklıma şu geldi, şimdi biz evrim geçiriyoruz ya, bu evrim neden hep "mekanik" bir yönde oluyor? İki ayak üstünde durmamız, kılımız tüyümüz, boyumuz posumuz... Bunlar hep "fiziksel" durumlara ilişkin ve "beden mekaniği" ile alakalı. Ama neden, ben zihnimi neden istediğini duyup istemediğini duymayacak şekilde geliştiremiyorum insanlık olarak?

Metafizik diye bir şey yok mu yoksa? Ama nasıl olmaz. Ama varsa nasıl gelişemiyoruz? Lan hadronu çarpıştırıyorsun ama aklına iki dakka mukayet olmayı beceremiyorsun - ki bu bence evrimsel açıdan, hadron dediğinden daha önemli bir mesele. "İlk an" bilgisine ulaşınca hayatım değişmeyecek ama algımı istediğim gibi yönlendirmeyi becerirsem bundan daha ötesi mi var?

E tabi evrim bu işlere bulaşmayınca, araya bir sürü zihinsel terapi türü çıkıyor. Ahlak, din, meditasyon, psikolog terapisi... Bu arada psikoloji elbette ki bir bilim, ahlak veya din gibi "oluşturulmuş" bir şey değil. Fakat bu terapi de yine, diğerleri gibi, bizim dışımızdakilere olan algımızı sadece "onlarla beraber yaşayabilme" noktasına getirmeye yarıyor.

Hoş gör, çok sev, sabır göster, sevmesen de saygı duy, herkesi anla... Lan tamam da, ben sana "bana gereksiz şeylerle yaşamayı öğret" demiyorum ki, "algımı bunlara kapayacak mekanik gelişimi sağla" diyorum. Yoksa ben de biliyorum, "sevgi, içimizde."

Hayır yani her haltı beceren evrim bunu nasıl beceremiyor, anlamak mümkün değil.

Sakın kalkıp da "ruh terbiyesi" bilmem ne demeyin. Ağzınıza vururum.

Zira ruhum çok terbiyesiz ve de lüzumsuzsa söndür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder