20 Nisan 2013 Cumartesi

Süpermarketle modernleşen bir neslin AVM düşmanlığı

Bilmiyorum görmüş müydünüz; geçen sene "Binyılların neticesi olarak on yıl" diye bir şeyler yazmış ve Ortadoğu'daki siyasi yapının bir Kuzey Avrupa olmasını beklemenin abesle iştigal olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Çünkü bu devasa bir meseleydi, hem sosyolojik hem antropolojikti, sadece eğitimle açıklanamazdı, falan filan. Ne kadar uzun yazdığımı düşününce bazen kendime tahammül edemiyorum.

Orada çok "makro" takılmıştım, "Tamam da bu yüzde elliyi nasıl açıklıyorsun, asıl bunu söyle" diyenlere verecek fazla bir cevabım yoktu. Sonra, gözümün önündeki bir şeyi ancak fark etmenin kendini suçlayıcı sevinciyle, gerçek dünyaya uyanıverdim. Biliyorum, benim yeni keşfettiklerimin zaten herkes farkında ve bu konu iki milyon kere de yazıldı. Ama benim jeton biraz geç düşüyor.

Öncelikle, "sol" kavramından neyi kast edeceğimi açıklayayım. Yine bir yerlerde söz etmiş olabilirim hatırlamıyorum, ama Türkiye'de sol, son yıllarda ortaya çıkan bir şey. Bundan önce, özellikle 80 ve sonrasında sol denen, şimdi ulusalcılık dediğimiz şeydi. Ne zaman ki Atatürk'ün de eleştirilebildiği bir zamana evrildik, bence sol o zaman ortaya çıktı. Burada derin bir ironi var aslında, solun çıkışını dincilerle paralel düşünmek enteresan. İşte ben, "solcular" derken aslında şimdi ulusalcı dediğimiz "eskinin solcularından" bahsedeceğim. Çünkü eskiden onlara öyle deniyordu. "Eski solcu" teriminden kastım ise, şimdilerde ya rakı masasında ya da akil adam toplantısında kendine demokrat süsü veren küçük burjuvalar olacak.

80'lerin gerizekalı solcuları, modernleşmeyi "yerel değerleri küçük görme" olarak algıladılar. İslamcıların değil fakat muhafazakarların muhafaza etmeye çalıştıkları alışkanlıklarını, modernleşmenin engeli olarak gördüler. Mesela bakın, şimdi Emek Sineması için son derece haklı ve "olması gereken" bir çaba sözkonusu, bu çaba Rumların evleri yağmalanırken neredeydi? İstanbul'un binlerce tarihi binası ziyan edilirken, Sultanahmet çöplükten farksız hale gelmişken, Süleymaniye "Tanrı Kent" gibiyken, neden "şehrin tarihi" hiç düşünülmedi? Yoksa İstanbul, o zamanlar 8000 değil de 15-20 yıllık bir yer miydi?

Azınlıklara söyleyeceğim fazla bir şey yok, zaten 3-5 kişi kaldılar, onlara da hala kalkıp gitmedikleri için ne kadar teşekkür etsek az. Fakat o insanlarla bir arada yaşamayı ne kadar sevdiğimizi, biz neden daha yeni anladık?

Solcuları gerçekten, içten söylüyorum ki anlamıyorum. 70'lerdeki Karadenizli müteahhit figürünü ben mi icat ettim?  Gecekonduların ortaya çıkışı, şehir kültürünün yozlaşması, kırsalın iyice geriye itilmesi, uzaylıların işi miydi?

Bu "80'lerin modernleri," vaktiyle köyden gelen Hanife Abla'yı evinde köle gibi çalıştırmayı bildi. O ablayla aynı masada yemek yemeyi, insan sevgisinin nişanesi olarak gördü. (Hatta onlardan biri şu an "sol" köşe yazarlığından güzel ekmek yiyen temelsiz biz abla oldu, Allah'ım düşündükçe inanamıyorum.) Yani aslında, o insanla kendisi arasındaki farkı bizzat kendisi besledi, peki sonunda ya ne olacağıdı?

Geçen gün Dr. Ersin Aslan konusunda yazarken buna da değinmiştim; bugüne kadar iki satır fikri sorulmamış insana sen "kossskoca doktoru" şikayet etme hakkı verirsen, ne bekliyorsun ki? Doktorlar elbette şiddet görecektir. Fakat bunun çözümü elbette ki şikayet hakkını engellemek değil, yaşanan şeyleri değerlendirecek bilincin sağlanması.

İşte bu olmadan, hak kullanma pratiği edinilmeden, insanlara düşünme alışkanlığı kazandırılmadan yapılan her şeyi sakil kalıyor. Şimdiye kadar varoluşa dair düşündüğü tek şey "şark kurnazlığı" olan bir zihniyetten, Emek Sineması'nın yerine AVM yapılmasının neden yanlış olduğunu anlatamazsın. Çünkü o zihniyet sinemaya daha önce gitmediği gibi, gitseydi de "Ay burayı da bunlar bastı..." bakışlarıyla karşılaşacaktı.

Yani bizim peşine düştüğümüz "şehir kültürü," iktidarın seçmenleri için hiç var olmadı. Çünkü şehir moderndi, Avrupai idi, köyden gelip aynı hayatı burada sürdürmeye çalışmak ne varoşluktu, şehre geldiysen şehirli gibi yaşayacaktın. E olmuyor. Olmaz da zaten.

"O zaman gelmeyecektin." Oldu canım, zaten herkes bayılıyor kendi evini yurdunu bırakmaya, sırf keyiflerinden göç ediyorlar. Söyleyelim de gelmesinler artık. inş cnm yhaa.

Yani bu on yıl, makarna-kömür meselesi değil. İnsanları zorla "modernleştirmeye" çalışan, bu çalışmayı da geçmişi yok sayarak yapmayı uygun gören saçma sapan bir alışkanlık meselesi. Bizim şimdi korumaya çalıştığımız her şey, iktidarın tabanının gözünde, bugüne kadar olan çarpık anlayışın birer simgesinden ibaret. Elbette ki hiçbirini istemeyecekler, çünkü bizim yapmaya devam etmek istediğimiz hiçbir şeyi onlar zaten hiç yapamamıştı.

Biz Osmanlı'yı canavar gibi görerek büyümemeliydik. Başörtülü ya da türbanlı bir kadın görünce "ne kadar cahilse demek ki..." dememeliydik. Çağa ayak uydurmaktan, akşam yemeğinden sonra içtiğimiz viskiyi, çocukların "sömestır" tatilinde gittiğimiz Avrupa şehrini, ne bileyim, manav yerine süpermarkete gitmeyi anlamamalıydık.

Vaktiyle bakkal yerine süpermarketi seçen ve bunu modernlik olarak gören insanlar olarak, şimdiki AVM karşıtlığımızın ne kadar ironik olduğunu lütfen tekrar düşünelim. Bundan sonraki davranışlarımızda bize rehber olsun diye.

Bu konuda nacizane tavsiyem, James Graham Ballard'ın Bilinç Eşiğini Atlayan Adam isimli kısa hikayesi olacaktır.

Çok sevgiler,
Göksun.

2 yorum:

  1. "Vaktiyle bakkal yerine süpermarketi seçen ve bunu modernlik olarak gören insanlar olarak, şimdiki AVM karşıtlığımızın ne kadar ironik olduğunu lütfen tekrar düşünelim. " güzel bakış açısı. Yine de hala nasıl şu şehre AVM yerine park bahçe getirebiliriz'i çözemedik. Aynı kafayla içinde 3 ağaç fazla olan siteye 100.000 TL fazladan ödüyor insanlar. Bugün ortasınıf ulusalcı düşmanı günümdeyim, etrafımdaki hep aynı lafları eden insanlara kızdım, bu nedenle kafamı toplayıp da düzgün bir yorum yazamıyorum, yine de hoşuma gitti yazı diye yorum bırakmak istedim, selamlar.

    YanıtlaSil
  2. Sehre agac getiresimiz yok ki cozelim, sitesinin bahcesinde mutlu insanlar. Her yer guzel olacaktiysa, o yuzbintele neden verildi di mi ama? Hic parasi olan ve olmayan bir olur mu? Bak ben de sinirlendim :)

    YanıtlaSil