27 Ocak 2014 Pazartesi

ve sevmeyi öğrenmekle başlayacak her şey

fazla mantık kalbe zarar.

geçen gece bizim orada oturuyoruz, özlem de var. o kızı da nasıl seviyorum belli değil. neyse, "ya özlem" dedim, "bazen düşünüyorum, yani sen beni neden sevesin ki, hiçbir gerekçe bulamıyorum." o da bana "sevmenin sebebi mi olur gerizekalı" diyerek konuyu kilitledi. peki benim onu sevmemin bir sebebi var mı diye düşündüm, yok, bulamadım.

sonra özlem yanındaki arkadaşa açıklama yaptı, "bu göksun dünyanın en mantıklı insanıdır tamam mı, her şeyin sebep-sonuç ilişkisini sorgular, o yüzden sevmenin de sebebi olur sanıyor salak" diyerek.

haklı mı lan acaba.

şimdi mesela özlem'in beni sevmesini açıklayamıyorum. ama öte yandan, hayatıma giren belki de herkesin, buna en başta erkek arkadaşlarım dahil, her birinin benimle neden ilgilendiğini anlayabiliyorum.

hepsinin bir sebebi vardı.

işin kötüsü, benim de hep bir sebebim oldu. hatta bir zamanlar şunu fark etmiştim ki, bir adamın hangi tarafından çok şikayet ediyorsam, bir sonraki adam hep o açığı kapatacak biri oldu. ama meğersem gemi bu sefer başka yerlerden su alıyormuştu, işte ben onu hemen anlayamamıştım.

acaba sebep bulmak, çok da içimize sinmeyen insan ilişkilerini meşrulaştırmak için mi? birine tahammül etmek için mi, varlığına dayanak buluyoruz?

ben kendimi "olduğum şekilde" değer verilecek biri olarak görmüyorum da, o yüzden mi başkalarının sevgisinin dayanağını sorguluyorum?

ama şunu da söylemem lazım ki bunu anlık hezeyan sanmayın; ben çocukken de böyleydim. o zamanki sosyalleşme ortamınızı aileniz oluşturuyor malum, "acaba bu insanlar benim akrabam olmasa da yine sever miydim? akrabalık sevgiyi kendiğilinden getiriyor mu yoksa o kişiyi 'o kişi' olduğu için mi seviyorsun?" diye ciddi ciddi düşünen bir çocuktum. bu kelimelerle değildi tabii ama kafa buydu. annem şahit. zaten hep annem yüzünden böyle biri oldum ben, çünkü kendisi mantığın yeryüzündeki cisimleşmiş halidir. neyse bana demişti ki, "akrabalık tabii ki önemli bir şey, ama kötü insanlar olsalardı, akraban olsaydı da sevmezdin."

sonra ben bunu, o ara lisedeyim, annem babam üzerinden de düşündüm. acaba dedim, ben bu insanları annem babam olmasaydı da sever miydim? çok akıllıyım çünkü evet. neyse ki "tabii severdim, çünkü annemle babam çok güzel insanlar" diyerek, bu işin içinden kolaylıkla çıktım.

ama işte geçmeyince geçmiyor. her şeyin bir sebebi olması gerektiğine bu kadar inanmamalı insan.

hayatımdaki insanların neden hala hayatımda olduğunu "görüyorum." burada eziklik kisvesine gizlenmiş bir büyüklenme yok, yanlış anlaşılmak istemem, "herkes benden menfaat sağlıyor" filan demek istemiyorum. bir insanın hayatında bunu değiştiremeyeceği için bulunmak, gayet anlaşılır bir durum. veya onun yapmaktan hoşlandığı bir şeyden sen de hoşlanıyorsundur ve hayatındasındır, son derece makul.

ama herkes bir şeylerin arayışında. işte aradığını bulduğunu sanıyorsun, bu bir sebeptir.

işte diyorum ki, madem bir sebep üzereyiz, ya o sebebin kendisi sağlam değilse? sen artık açığı kapatamaz hale gelirsen veya arayışın kendisi değişirse? işler değişmeyecek mi ve çok normal değil mi? dayanağı kaldırırsan, ona dayanan durabilir mi?

sebepli olan sevginin çok da güvenilir bir şey olmadığını gördük. peki sebepsiz olan güvenilir mi?

çünkü ben her zaman şunu düşünürüm, bu arada yine çünkü diye başlayan aklımı ayrı seveyim, bir şeyin sebebinin olması aslında temelinin olması demektir. temeli olan şey de sağlam olur. bakın ne kadar mantıklıyım.

ama işte o sebebin olmadığı hali göz ardı etmesi bakımından, tezim antitezini doğrudan kendi içinde barındırıyor. senteze ise henüz ulaşamadım kafam karışık. yani bu şey gibi, sen antivirüs yazılımını yükledin ve kendini güvende sanıyorsun ama, ya ileride bir gün, o yazılımı kıran yeni bir virüs gelişirse? ilişkilerde "feedback" dediğimiz şey, tam olarak bu yüzden önemli. yazılımı güncel tutmak şart.

sevginin sebebi onu olağanlaştırır, gündelikleştirir, büyüsüzleştirir. çünkü her şeyin bir sebebi vardır ve böylece sevgi de "her şeyleşir." allah'ım bunu bile çünküyle anlatıyorum biri beni durdursun. yani diyorum ki, sevgiye bulduğunuz sebep aslında onun içini boşaltıyor haberiniz yok. ya da neden size çamur atıyorsam, haberi olmayan benim.

birini sevmek için hissinizi dayandıracak bir şeylere ihtiyacınız olmamalı. o zaman da tekinsiz mi geliyor, ama zaten onu özel kılan da bu tekinsizliğine rağmen var olmaya devam edebilmesi değil mi? birini görür görmez ondan çok hoşlanmışsanız, allaşkına bunun nasıl mantıklı bir sebebi olabilir? aksine, işin içine mantık girdikçe görürsünüz ki, o kadar da abartılacak bir şey yokmuş ortada.

mesela biliyorum, bizim oraya bir daha hiç gitmesem, murat'lara özlem'lere tek bir gün lazım olmam. "şunu da göksun'a soralım" diyecekleri hiçbir şey yok, varsa da ben bilmiyorum. ama kafalarımız güzelken, birbirimize nasıl sarılacağımızı şaşırıyoruz. çok seviyorum ben o masadaki arkadaşlarımı, aşırı güzel insanlar olmaları dışında da hiçbir gerekçem yok.

hayatındaki insan, sana iyi gelen bir davranışı bırakabilir. sevdiğin şeyleri yapmaktan vazgeçebilir. bir şeyler olur, yeni bir hayatı olur ve o hayatta kendine yer bulamazsın. olur bunlar.

ama iyi, zeki ve "dost" biri olmaktan vazgeçilmiyor.

sanırım benim de değişmem lazım artık. değişebilir miyim bilemiyorum ama, bu kadar mantık kimin hayatındaki varlığımı nasıl etkiliyorduysa, kusura bakmasın.

öptüm,
göksun.

1 yorum:

  1. Tanrı, nedensiz sevebilecek kadar nezih yaratmadı insanı.
    ya da insan nedensiz sevebilecek kadar nezih olamadı.

    YanıtlaSil