9 Temmuz 2013 Salı

Fuentes'ten hukuk ve din alıntıları

eskiden kitapları ders çalışır gibi okurdum, elimde kalemle. kaybetmek istemediğim ifadelerin altını çizerdim. babamdan geçen bir alışkanlık ama babam roman okumaz ki, belgesel kitaplar okur.

ondan sonra bir süre, o kısımların olduğu sayfaları not almaya başladım. en son, birkaç senedir, sayfaların kenarlarını büküyorum. güya kitapları bitirdikten sonra o sayfalara dönüp o ifadeleri not alacağım... bunu yapmam gereken kitaplar artık tek başına bir kitaplığı dolduruyor. umarım ileride bir gün "acaba bu sayfayı hangi cümle için kıvırmış" diye merak eden olur, tercihen altsoyum.

şimdi elimde, carlos fuentes'in sefer'i var. latinleri merak ettiğim için almıştım, incecik bir kitap. bana beklediğimi vermedi açıkçası, ama aralarda çok sağlam cümleler çıkıyor.

aradığımı bulamayışım, muhtemelen yanlış şeyi aramış olmamdan kaynaklanıyor. kitap çok fazla "yol hikayesi" fakat ben kendimi tartışmanın daha ağırına hazırlamıştım. baltasar bustos'un yolculuğundan çok, kitabın başında göreceksiniz zaten, o bebekler üzerinden gidileceğini düşünmüştüm.

bebek olayı da şu; romanın başında baltasar bustos, zenci bir kölenin bebeği ile (unvanını hatırlamadım şimdi) oraların ağasının bebeğini değiştiriyor. sonra da "allah'ım ben ne yaptım, bu hayatlar nasıl olacak... zenciyi kurtardım ama ya beyaz? kaldı ki zenci kurtuldu mu gerçekten? beyazın karısına da çok deli aşık oldum üstelik, of kurtar ya rabb'im..." diyor. işte benim amacım bunun hikayesini okumaktı ama baltasar'ın kendi hikayesine çok fazla daldık.

kıvırdığım sayfalar fazla değilken, bu sefer gerçekten not alayım istiyorum. henüz kitap bitmedi (yarım vapurluk işi kaldı) devam ederken yeni şeyler görürsem buraya eklerim:

*
"adaletin amacı evrensel mutluluk değildir. ödüllendirilen kişi mutlu olsun diye cezalandırılan kişi acı çeker. kural budur. ama bir ceza kuralıydı bu, tam anlamıyla özgür cenevreli rousseau'ya değil, ünlü italyan beccaria'ya uygun bir kural."

"- neden yapıyorsunuz bunları?
- çünkü sen benim deliliğimin bir parçası oldun, hiç farkına varmadan. her zaman hoş bir şeydir bu."

"- kendimi özgür hissedemiyorum, ne yalnızken ne insanlar arasında. topluma gerek duyuyorum yoksa onu özlemezdim. ama toplum içindeyken midem bulanıyor. bu gece tanık olduğumuz türden sahneleri iğrenç buluyorum.
- toplumu değiştirmek istediğin için. ama böylesi istekler çok pahalıya patlar. değiştirmek istediğin toplum sana gerek kalmayacak kadar kusursuzlaştığı zaman kendini özgür hissedersin ancak."

"tanrıya inanmak insanın hiç kaybetmeyeceği bir bahistir. tanrı varsa ben kazanırım. yoksa, zaten önemi yok."

"sen beyazsın, ben çok karayım. senin özgürlüğünün içinde benim eşitliğimin yeri yoksa, senin özgürlüğünden bana ne?"

"savaşmıyorlardı, yasa yazıyorlardı. kaleme aldıkları e yüreklerinde duyumsadıkları şey için tam anlamıyla ölecek insanlardı. onlar haklıydılar, diye yazıyordu baltasar, dorrego ile ben varela'ya. yasa gerçekliğin kendisi değil miydi? böylece yazılı olanın çemberi yazarlarının üzerine kapanıyor, onları kendi uydurma güçlerinin soylu yapıntısı içinde kıskıvrak yakalıyordu. yazılı olan gerçektir, biz de onun yazarlarıyız. ispanyol amerikasında doğmuş bir avukat için bundan daha büyük onur, daha somut bir kesinlik olabilir miydi?

sonra, arjantin'den meksika'ya kadar, sorarım sana varela, tek bir kişi var mıdır ki yüreğinde bir avukat, dışarı fırlayıp bir konuşma yapmak isteyen bir avukat barındırmasın?"

"düşünsene, biri olmadan öteki ne olurdu - ne ulus, ne tanrı. bu benim büyük acım olacaktı, bunu biliyorlardı, işte bu yüzden bana kafir dediler. beni afaroz ettiler, benden tövbe etmemi, koyun ağılına geri dönmemi istediler. ama isa bana 'anselmo, oğlum' dedi, 'rahat bir hristiyan olma; kiliseye ve krala hayatı cehennem et, çünkü onlar kuzu gibi hristiyanlara bayılıyorlar. oysa ben senin gibi ele avuca sığmaz hristiyanları severim. sorunsuz bir katolik olmakla bir şey kazanmazsın, inancın saçma olduğunu, bu yüzden de akıl değil salt inanç olduğunu bile anlamayan inançlı bir adam, bir dindar olursun.' ...

... lütfen, baltasar, her zaman bir sorun ol. rousseau'n, montesquieu'n, bütün öteki filozofların için bir sorun ol. senin ruh evinin kapısından gümrük ödemeden geçmelerine izin verme. kendi zihin karışıklığını, karmaşıklığını, ayrılıklarını, bütün doğruların biçimini bozan hayal gücünü eklemeden inancını hiçbir yöneticiye, dünyasal devlete, felsefeye, askeri ya da ekonomik güce teslim etme."  (bu arada, hayırlı ramazanlar.)
*

bir dahaki kitapta umarım tekrar görüşürüz,
göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder