22 Haziran 2012 Cuma

Kendin yaz kendin oyna, hayat sana güzel.


Devlet, benim pek de hoşlanmadığım kurum ya da kuruluş veya bir şey. Sadece bizimkinden bahsetmiyorum, o yüzden TC filan demedim. Bu kavramdan genel olarak hoşlanmıyorum.

Bu kurum ya da kuruluş, kalabalık bir grup insanın hayatının idare edilmesi - yo dostum, adını doğru koyalım... "yönetilmesi" düşüncesiyle oluşmuş bir şey değil mi? İster bir merkezden, ister yerelliğe ağırlık vererek. Bunu da kanun, yönetmelik, tebliğ, falan fıstıkla yapıyor.  Sonra da, vatandaşlarını yazılı ve yazısız kurallar silsilesine uygun yetiştirmek için kendi uygun gördüğü şekilde eğitiyor. Kendi yazıp kendi oynuyor, sen buna muhalefet edince artık Allah ne verdiyse girişiyor sana.

And it will always be
Olduğu bu işte.
İşte, kalabalıklaştıkça suyu çıkıyor bunun. Olmuyor. Bir yerdeki çatlağı gidereyim derken başka bir yeri patlatıyor, sonra zaten devletin kendisinin de çatlak gideresi gelmiyor. "Zaten kör topal gidiyoruz, şu iş de bizim kendi keyfimize göre olsun" noktasına geliniyor. Tabii öyle olunca, o kendi keyiflerinin korumak istediği küçük gruplar dışında kalanlar iyice ziyan oluyor. Bu sefer başka çatlaklar çıkıyor ve bu hep böyle devam ediyor. Çünkü devlet böyle bir şey. Vatandaşlık da, birkaç yılda bir "aha bizi bunlar yönetsin, ne yaparlarsa kabulümdür" demek üzere sandığa gitmekten ibaret.

Yaşadığım ülkeden tabii ki şikayetlerim var, allahaşkına bu kadar saçma sapan şeylerin yaşandığı bir ortamdan şikayet edilmez mi?

Yurtdışına gitsem mi diye, hiç ciddi ciddi plan yapmadım ama düşündüğüm oldu. Ama ne yapacağımı bilemedim. Yaşadığım devletin beni "kendine göre" eğitip büyütmüş olmasından dolayı, ne kadar şikayet de etsem, başka bir yerde yaşamak fikri beni "tırsıttı." Çünkü işte böyle büyüyoruz, "Sen sadece ve tamamen buraya aitsin, başka yere gidersen sudan çıkmış balık olursun. Çünkü vatan çünkü millet çünkü zart zurt" gibi birtakım sonradan oluşturulmuş kutsallarla.

Bir de, gideceğim yerde daha mutlu olacağıma pek fazla inanamadım. Çünkü en nihayetinde orası da bir devletti. Şimdikiden daha konforlu olurum belki evet, ama devlet devlettir. Kafasına göre davranmayı kendisinde hak görür. Gittiğinde mutlu olursun, 3 gün sonra bir ekonomik kriz gelir zaten yalan olursun, ondan sonra da hoop muhafazakarlar gelir kazanır, yıllardır yaşadığın yerde belki de ilk defa "ikinci sınıf" görülmeye başlarsın.

Çocuğumun anadili olacak dille bir sorunum yok. Her şey olabilir, biz birbirimizi anlayalım yeter. Ki onun da dili yok.

Bir dili iyi kullanabiliyor olmak hoşuma gidiyor ve sadece Türkçe'yi doğru düzgün kullanabiliyorum. Bir yeri "biliyor" olmak bana kendimi iyi hissettiriyor, sadece buraları biliyorum.  Yabancı olmamak hissi büyük bir konfor, bu konforu sadece burada bulabiliyorum. Memleket dediğimiz şey, bu işte.

"Dışarı çıkmaktan" korkuyorum, ama bir yandan da biliyorum ki, çıkıp orada yaşamaya başladıktan sonra yeteri kadar kadar süre geçtiği zaman, "memleketim" orası olacak. Bilmiyorum kafam karışık.

Aha bugün arabuluculuk kanunu da çıktı. Sağlık uygulama tebliği, yine değişti - belki 397838687. defa. Eğitim sistemi, yargı reformu garabeti, bilmem ney... Biliyoruz hepsini, tekrara gerek yok.

Somut olaylardan değil, sistemin kendisinden bahsediyorum. Devletin neyi nasıl uyguladığından değil, bizatihi kendisinden.

28 yaşındayım, öyle ömrünü ülkesine vermiş biri değilim ki zaten buna zamanım da olmadı henüz. Olsaydı da vermezdim, o ayrı. Ama ben yaşam kalitemin bu kadar yerlerde sürünmesini istemiyorum kardeşim.

Anarchist's mum
Kadın anam
Doktora yapamıyorum, param yok. Devlet okulları almaz, özeller çok pahalı.

Kendi işimi de yapamıyorum, param yok.

Muhtemelen bi 20 yıl kadar ev sahibi olamayacağım, param yok.

Oğlum olsa “seve seve” askere göndermek zorundayım, param yok, olursa da kesin başka bir yerlere gitmesi gerekecek.

Ağır hasta olsam, devlet hastanesinden Allah korusun, ama özele de param yok. Zaten tam gün yasasından sonra doktorlar ne yaptılar bilmiyorum, istifa etseler haklılar.

Plansız bir hamileliğim olsa, aldıramam, yasak olacak. Bu işi yurtdışında yapmak için de param yok.

Zaten yurtdışına seyahat amaçlı da gidemiyorum, yine param yok.

Çocuğum olsa, yine devlet okulundan da Allah korusun, ama özel okula da param yok.

Hadi evsahibi olamamak benim beceriksizliğim diyelim. Ama diğerleri? Ben neden oğlumu askere göndermek, çocuğumu devlet kafasıyla yetiştirmek, eğitimimi istediğim gibi sürdürememek, iyileşmek için bu kadar parayı gözden çıkarmak zorundayım?

Neden, dünyada gördüğüm yerler artsın diye, kendi ülkeme dünya kadar pasaport ücreti, gideceğim ülkeye bi ton vize masrafı ödüyorum? Ha tabii o ülkeye "ya vallahi iyi bi insanım bak tanısan kesin çok seversin" diye şirinlik yapma kısmı var. "Allahaşkına beni ülkenize alın ne olur" diye ağlamak gerekiyor.

Yani bu devlet, kimin olursa olsun, neticede sinir bozucu bir şey. Daha çok buradan bahsettiysem, en iyi burayı bildiğimden. Yoksa, Avrupa'nın hali de pek parlak değil, ABD zaten ABD, Afrika zaten aç, Asya desen komple acayip.

Hem zaten, buranın "devlet" olduğu son yılları yaşıyor da olabiliriz. Çocuklarımızın bir derebeylikte yaşama ihtimali var zira.

Son olarak, "herhangi bir devlette yaşayarak, nasıl anarşist olunmaz ki?"

2 yorum:

  1. Güzel özet. Anarşizmle ilgili ne zaman konuşsam bana "elindeki çantadan utan, çalıştığın plazadan utan" sığlığında cevap verenlerle karşılaştırınca baya anlayışlı buldum.

    YanıtlaSil