17 Nisan 2013 Çarşamba

Sağlık reformunun simgesi olarak Dr. Ersin Aslan


Bugün Dr. Ersin Aslan'ın görevi sebebiyle öldürülmesinin yıldönümü. Doktorlar iş bırakma eylemi yapıyorlarmış, gazaları mübarek olsun. Mesleği ya da ülkeyi komple bıraksalar haklılar, yine bir günle yetiniyorlarsa vatandaş olarak teşekkür ederim.

Ben size bir şey diyeyim mi, ülkenin son on yılından belki de en çok bu doktor milleti çekti. Bir de avukatlar. (Avukatlardan bahsetmeyeceğim, keep calm and read on.)

Evet, doktorların burnu büyük olanı çoktur. Evet, çok çılgın paralar kazanabiliyorlar, feci kaymak tabaka yaşayabiliyorlar, bir "bembeyaz Türklük" algısı oluşturmuşlukları var. - bu kısımlar aynen biz avukatlarda olduğu gibi. İnkar etmenin alemi yok.

Fakat son on yılda, itibarsızlaştırılmak için elden gelenin arda konulmadığı iki meslek varsa, yine bu iki meslektir.

Sağlık reformu filan deniyor, efendim istediğimiz hastaneye gidebiliyoruz bilmem ne. Kardeşim sen bunun aslında ne olduğunu hiç bir doktora gidip de sordun mu? Tıp fakültesi hocasına "hocam sen ne diyorsun bu konuda?" dedin mi? Yok. Tamam çok güzel, sağlık elbette herkes için ulaşılabilir olmalıdır. Fakat sağlık meslek mensupları, herkese her an hizmet verebilecek şekilde çalışabiliyorlar mı? Buna zaman, kafa, teknik donanım, personel var mı? Sen eskiden x hastanesine gidemiyorken, o hastanedeki doktor bütün gün ayak uzatıp keyif mi yapıyordu? Allahaşkına gerçekten böyle mi düşünüyorsun?

Bu reform denen nane, insanların gittiği yer dışında, hangi somut koşulu iyileştirdi?
İlaçlar daha mı kolay bulunuyor - Hayır, aksine.
Daha mı az hasta oluyorsun - Asla. Koruyucu sağlık önlemi mi, o nedir?
Daha mı çok doktor var artık - Yoo, yani benim bildiğim kadarıyla ortalık doktordan yıkılmıyor.
Hastaneler birden muhteşem ortamlar mı oluverdi - Ne münasebet. Ahah aşkolsun olur mu öyle şey.

Sadece, trafiğin akışı değişti. Tekrar ediyorum, isteyenin istediği yerden sağlık hizmeti alması elbette iyi bir şey. Fakat yok, bu imkanlarla ortada hizmet filan yok. Haliyle, istediği hastaneye büyük hayallerle gidip de hiçbirine kavuşamayan vatandaş içindeki öfkeyi bastıramaz oldu.

Ha peki devlet ne yaptı, sanki muhteşem işleyen bir sağlık sistemimiz ve bilinçten yıkılan bir toplumumuz var gibi, doktorlara performans sistemi getirdi.

Performans sistemi, doktorlar kadar vatandaşlara da hakarettir. Net. Kesin. Sarih.

Doktor dediğin teknisyen değildir, peki hasta dediğin makine midir? İnsan bedeni bir excel tablosu, reçete de formül satırı mıdır? Performans ne ya, allahaşkına sağlıkta performans ne?

Efendim doktorlar hastaya insan muamelesi yapmıyor. Evet yapmayanları var, lan gerizekalı bu ülkede senin seçtiğin başbakan sana insan muamelesi yapmıyor. Gücün ona yetmiyor da gelip doktoru mu dövüyorsun? Senin eşinin çocuğunun ilacını bulamayışının sebebi doktor mu?

İnsanlar, performans sisteminden sonra -kusura bakmayın ama- bariz şımardı. Evet doktorlar hastalara doğru düzgün davranmak zorundadır, buna mecburdur, hastasına iyi davranmayan doktor insan değildir. Ama kalkıp da, doktorun karşısına "insan kaynakları müdürü" gibi çıkmak da pek insanca değil. Ben bir avukat olarak, terbiyesiz müvekkile "Seni savunmayacağım, git önce efendilik öğren" diyebilirim, bu benim mesleki hakkımdır. Hiçkimse de beni hiçbir yere şikayet edemez. Aynı hak, doktorların da olmalıdır - ki aslında vardır ama yalan oluyor.

Doktor bana yanlış ilaç verdi - Pardon ya, senin de 10 sene boyunca tıp okuduğunu bilmiyor zaar, yanlışı anlayacağını düşünmedi.
Doktorun uyguladığı tedavi beni iyileştirmedi - Pardon ama sen de yüzbin bakımını yaptırmamışsın yaaneee...
Doktor benim ilacımı yazmadı - Zorunda mı? Ha en çok buna bayılıyorum, bu ne demek ya? Muayene olmadan ilaç yazdırmak istiyor, sonra doktor yazmadı. Yazsa mıydı?

Toplum olarak, hak kullanma pratiğimiz gelişmiş değil. Evet, herkesin herkesi şikayet hakkı olmalı. Doğru. Bu teoride hiçbir yanlışlık yok. Fakat bunun sosyal çözümlemesini iyi yapmalısın. Bir ev kadını düşün, hayatında kocası dahil kimse ona "şikayetin nedir" dememiş. Stres atma anlayışı, toplu hale Su Gibi izleyip adamlara kızmak, ya da Hürrem'e küfretmek. Sen bu insana, kossskoca doktoru "değerlendirme" hakkı veriyorsun - off rüya gibi. Adamın hayattan tek beklentisi akşam metrobüste güzel bir genç kızın arkasında yer bulmak, ama sen buna diyorsun ki "doktoruna not ver." Aman Allahım sen kocaman bir çılgınsın.

İşte böyle olursa, Ersin Aslan gittiği yerde maalesef yalnız kalmayacaktır.

17 Nisan eylemi de, keşke doğru düzgün destek bulsa, insanların merakını celbetse, uyku tünek bilmeyen asistanların hali için biraz üzüntü yaratsa... dediğim eylemdir. Ha bir de asistan meselesi var evet. Ya harbiden bazen çok sinirleniyorum, kendi çocuğu iki saat az uyusa ömründen ömür gider, ama 36 saat ayakta kalan çocuktan düzgün hizmet bekliyor. He annem, senin bal börekle beslediğin ve zaten babasının dükkanında oyalanarak zaman geçiren -muhtemelen hayatında iki satır yazı okumamış- çocuğun çok kıymetli vatandaş, ama asistan doktor bildiğin köle.

Öf ne bitmez sinirim varmış.

Ben sizi seviyorum doktor arkadaşlar. Anlamaya da yaklaştığımı düşünüyorum. Çünkü çok benzer şeyleri biz avukatlar da yaşıyoruz.

Eyleminiz hayırlı uğurlu olsun.

2 yorum:

  1. Başka bir meslekten bu anlayışı okumak güzeldi,teşekkürler.Yeni nesil doktor kadrosu yetişiyor,daha bilgili,daha yetenekli,daha atak ama
    Artık daha korkak.Muayenehane nedir bilmeyen,hastaya etik davranan ancak ezilen..Yakın gelecekte doktorlar hastalarına küsecek,ellerinden geleni yapmamak,kendilerini düşünmek vicdan azabı yaratmayacak.

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler...

    YanıtlaSil