6 Haziran 2012 Çarşamba

0.7 derece deyip geçme, bak neleri değiştirmiş...

Tam "Hah bunu yazayım ben güzel yazılır bu..." diye bir gaza geldim tamam mı, yok o telefon bu gelen giden derken, ne gaz kaldı ne konsantrasyon. Ama konuyu harcamak da istemiyorum. Ruhsuz bir "haber aktarımından" başka bir şey yapabileceğimi sanmıyorum o yüzden.

Bir ara paso National Geographic izlerdim ben, hangi belgesel varsa... Hala, evdeysem ve vaktim varsa, mutlaka Nat. Geo. açık olur, fonda müzik yerine onu dinlerim. Belgesel izlemeyi, film izlemekten daha çok özlüyorum sanırım...

Eriyoruz haberimiz yok.
Dün akşam, Fırtınaların Yılı adlı belgesele denk geldim. Dünyanın her yerinde türlü iklim felaketlerinin yaşandığı 2010 yılından bahsediyordu. Google'a "2010 iklim" yazarsanız pek çok sonuç çıkıyor, olayların özetini ise Entellektüel Forum adlı siteden bulabilirsiniz.

İklim felaketlerini öğrenirken, tamam gelecek için kaygılanmakla birlikte, içten içe sırıtmıyor da değilim açıkçası. Görüyoruz ki, biz insan evlatları kendimizi ne kadar önemseyip tabiata hakim olduğumuzu ne kadar sanarsak sanalım, o tabiat günü gelince hesabını çok güzel görüyor. İnsanoğlunun sonunun yine kendi pervasızlığı yüzünden gelecek olması, açıkçası kişisel adalet duygumu son derece besleyen bir gerçek.

"Daimi son gülen" Tabiat Ana, bir kez daha, ayarın kralını vermiş. Meğersem, Tunus'taki olaylar ve Pakistan'daki sel, birbiriyle gayet bağlantılı olaylarmış. Tunus'un da Arap Baharı'nı tetiklediğini düşünürsek, iklimin nasıl etkileri olduğunu görüp panteist olmamak neredeyse mümkün değil. (Tabii "deist" olacaksak. Tinerciler ayrı mesele.)

Olay şöyle gelişiyor; şimdi detayını ve açıkçası ismini de unuttuğum bir "nem akımı" var tamam mı. Her sene Batı Avrupa üzerinden Rusya'ya geliyor, Rusya da Dünya'nın 3 büyük tahıl üreticisinden biri olmasını bu iklim sistemine borçlu. (Rusya için kimi kaynaklarda ikinci kimilerinde ise üçüncü büyük denmiş, doğrusunu bilmiyorum.)

Cehennem değil, Rusya.
İşte 2010'da bu akım, küresel ısınmanın sebep olduğu buzul erimelerinin etkisiyle, Rusya'nın üzerinden değil de kuzeyinden geçerek, Pakistan üzerinde dopdolu bulutlar halinde çörekleniyor. Bundan sonrası ise olaylar olaylar...

Yaz sıcaklık ortalaması 24 derece olan Rusya'da, termometre göstergeleri 40'a çıkıyor. Sıcaklık rekoru aynı yaz beş kere birden kırılıyor, ülkede yanmadık orman kalmıyor. Haliyle, ülkedeki tarım tamamen alt üst oluyor ve satılacak tahıl kalmıyor. Öyle ki, Putin tahıl ihracatını bir süreliğine yasaklıyor.

Dünyanın en büyük iki ya da üçüncü tahıl üreticisi, 15 Ağustos'tan yıl sonuna kadar tahıl satmayacağını söylüyor. Buyrun cenaze namazına... BBC'nin verdiği bilgiye göre, 2010'un sadece temmuz ayında, tahıl fiyatlarındaki artış %42. (Yasağın Temmuz 2011'e kadar uzatıldığı haberini de gördüm ama o kısmı araştırmadım.)

2010 mısır fiyatları grafiği
Böyle olunca, yaşam koşullarının zaten çok da iyi olmadığı ülkelerde, durum artık çekilmez bir hal alıyor. Tunus'ta, koşullara artık dayanamayan halk, yüksek tahıl fiyatları sebebiyle artık isyan ediyor...

Pakistan'a gelince; bu konuda Google bana istediğim kadar yardım etmedi. Benim izlediğim programa göre, yukarıda yazdığım gibi, nem bulutu Pakistan üzerinde konuşlanıyor. O bölge zaten muson yağmurlarından yeterince çekerken, bir de bu yeni bulut sayesinde iyice yağışlanıyor. Pakistan'a, her senekinin altı katı kadar yağmur düşüyor. Sonrası sel ve sefalet.

Pakistan çok ağladı...

Bunların hepsinin bağlantılı olduğundan söz eden fazla kaynak bulamadım, bir blog ve yukarıda değindiğim bir site dışında. Eğer denk gelirseniz National Geographic'teki belgeseli tavsiye ederim.

Doğa bu kadar "kendi bildiği gibi" yoluna devam ederken, biz insan evlatları da tabii ki değişikliklere uyum göstermek zorundayız ki "evrim" de bu zaten.

Hadi ateyizler bunu da açıklayın - pardon la bunu Adnan Hoca açıkliycaktı...

Çok sevgiler,
Göksun.





2 yorum:

  1. Demek ki neymiş..insan aslında zannettiğinden daha da acizmiş, yaptığının cezasını bir gün mutlaka çekermiş :) güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş..

    YanıtlaSil