11 Haziran 2012 Pazartesi

Aldatmanın da türü var, türü var.

Ya arkadaş sonra diyorlar ki "tablet bilgisayarın ne gereği var" var işte. Aklına bir şeyler geldiği gibi yazıvereceksin. Yazmak üzere not aldığım zilyon tane şey var ama ben yine Sözlük'te o an gördüğüm şeylerden besleniyorum.

Başlık: "seni aldattım diyen sevgiliye söylenecek ilk söz"

Bu başlığı daha önce de görmüştüm ve "o sahneye" gidip, kendimi "Niye ki?" derken bulmuştum. O sahne derken, yaşadığım bir şey değil neyse ki. Daha önce aldatılmışsam bile bunu bilmiyorum.

Aldatmanın sebebini sormak da nasıl bir şeyse artık... Hukukçu hastalığıdır, "illiyet bağı" kurmazsa ölür bazıları. İşte ben onlardanım. Sanki "Çünkü eşeğin şeyinden dolayı" dese düzelecek her şey.

Sonra tekrar düşündüm. Gerçekten, "ne yapardım" acaba?

"Ama hala benimlesin, sakın aslında o kadını aldatmış olmayasın?" diyebilirdim belki.
"Aldatasın gelmiş ama pek de becerememişsin sanki..." de olabilir.
"Bu ilişkiyi kaybetmeyi o kadar  göze almıştıysan, neden hala buradayız?" demek mümkün.

Yani bilemedim şimdi. Tamam ortada "düşündüğünden farklı şeyler yaşayan" bir insan var ama yalnız değil. Bu ilişkinin üç tarafı da, böyle olsun istemezdi.

Aldatan, o üçüncü şahısla hiç "takıntısı-kasıntısı" olmadan, üçüncü şahıs da kimseyi kendine küfrettirmeden doğru düzgün ilişkiler kurmak isterdi muhtemelen.

Ama bunun sonunda, aldatan "paylaşılamayan kişi" olarak egosunu iyice şişirdi. Üçüncü kişi, "birini başkasının elinden alan, tercih edilen" olarak kendini iyice bir halt sanmaya başladı.

Aldatılan ise, bir daha kimseye güvenemedi, hayatı piç oldu gitti afedersiniz.

Yalnız, tensel sadakatsizlik ile, kişinin "yanında olacağına dair güven verdiği birini aslında o kadar da iplemiyor olması" başka şeyler. Neredeyse her defasında iç içe geçmiş ve ayrılamaz bir halde duruyorlar, ama yine de, en azından kavramsal düzeyde, farklı.

Üstelik, ikincisi, illa ki "üçüncü kişi" gerektirmeyen ve bu yüzden genellikle ortaya çıkmayan bir şey. Arada başkası olmayınca "olur öyle, arada bir başkası neticede..." diye düşünülüp pek çok şey sineye çekilebiliyor. Ama öyle durumlarda, sevgiliniz ya da eşiniz, sizi çatır çatır "kendisiyle" aldatmakta oluyor, bunu düşünmüyorsunuz.

Tanrı herkesi tüm aldanmalardan korusun.


2 yorum:

  1. Bence hepimiz aldatıyoruz, aldatılıyoruz. Ama ikincisinden olduğu için gün yüzüne çıkmıyor pek, önemsenmiyor. oysa en tehlikelisi, en vahimi, en can acıtanı, en çaresiz bırakanı....Yoksa "kalabalıklar içinde yalnızlık" türküsünü çığıran bu kadar insan aydan düşmedi ya dünyaya...

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle haklısın :)
    ben uzun bir süre, o dediğimiz şekilde aldatılıyor olmaktan çektim. sonra kendime dönüp baktım, ben de öyle yapıyor olmayayım diye. tabii insan kendi kusurunu her zaman fark edemiyor, ama ben yine de ihtiyatı elden bırakmayıp daha bi kontrollü gitmeye başladım. "olduğum gibinin de pür hali" ile yaşamaya başladım.
    ama iyi geldi :) insan kendini bulmaya ne kadar çalışırsa çalışsın, doğru davranmaya çalıştıkça aslında olmadığı gibi bir hale bürünmeye başlamış olduğunu fark edemiyor.
    kendinle barışıp, kendine dair gerçekten objektif olabilmeyi başarabilmek lazım. fena gitmiyorum allahtan :)

    YanıtlaSil