26 Eylül 2012 Çarşamba

Kuştimur Kahvehanesi, Mısır'ın hikayesi.

Takdir edersiniz ki, herhangi bir hadiseyi "doğru düzgün" değerlendirmek için onun tarihsel arkaplanını bilmek gerekir. Madem hiçbir şey yoktan var olmaz, olanın arkasında onu hazırlayan bir şeyler mutlaka vardır.

Fakat benim gibi bir tembelseniz, dünyada neler olup bittiğine dair hiçbir zaman derinlemesine bilginiz olmuyor. Mesela, dünyadaki siyasi gündeme dair en önemli bilgi kaynaklarım ablam ve eşidir; onlara sorulacak bir sorum ve kendilerinden alacağım bir sürü cevap her zaman bulunur. Nitekim, Arap Baharı konusundaki "engin bilgilerimi" de yine kendilerinden edinmiş durumdayım. Tembellik ömür boyu.

Daha önce Necib Mahfuz okumamıştım. Son tamamladığı "Kuştimur Kahvehanesi" romanını ise haftalar önce almış olmama rağmen ama ancak okudum. Zaten incecik, 140 sayfalık bir kitap; iki okuyuşta bitti. 1910 doğumlu 5 arkadaşın hayat hikayeleri bağlamında, o yılların Mısır'ını okuyorsunuz. Kitap her ne kadar esas kahramanların hayatları itibariyle bir kurgu olsa da, Vafd Partisi, Müslüman Kardeşler, Mısır'ın serbest ticarete açılması, krallığın yıkılışı... gibi konularda, bunları hiç bilmeyenler için, gayet önemli bilgiler ve ipuçları veriyor.

Kitapçılarda 12-TL,
internetten ise daha da ucuza alınabiliyor.
Mısır çok uzun bir süre Osmanlı toprağıydı fakat Osmanlı'ya hiçbir atıf yok. Olaylar, kahramanların ilkokula başladıkları zamandan itibaren aktarılmaya başlanmış; o yüzden satır aralarında "kesin kötü bir şey dedi bu" gibi bir araştırmaya girmenin lüzumu yok. Fakat bir toplumun, özellikle bulunduğu bölge bakımından siyaseten son derece karmaşık olan bir süreçte yaşadıkları, bugünü anlamak bakımından çok değerli. Kaldı ki, İkinci Dünya Savaşı, krallık rejiminin sona ermesi, ekonomik düzenin değişmesi gibi konular sadece siyaseten değil, sosyolojik olarak da son derece etkili.

Beş arkadaştan aklı ticarete en iyi çalışan Sadık'ın savaş zamanında uyguladığı strateji, çalışması hiç gerekmeden kendini sadece "akan rüzgara" vermiş olan Hamada'nın karar değişiklikleri, bu arada ekonomik sıkıntıları yüzünden eğitimini yarıda bırakan İsmail, son derece itibarlı bir ailenin üyesiyken tıbbı değil edebiyatı seçen Tahir ve bunların eşleri, çocukları, hepsinin birden hayatları... ve bu hayatlar akıp giderken ortaya çıkan siyasi fraksiyonlar.

Müslüman Kardeşler'e sadece bağışta bulunmanın bile tutuklanma sebebi olduğu günlerden, o kardeşlerin Mübarek'i devirenlerden biri olduğu günlere gelmek ilginç bir gerçeklik. Bununla birlikte, milliyetçi Vafd partisinin ülke tarihindeki yerini de öğrenmiş oluyoruz.

Necib Mahfuz'un anlatımındaki sadelik ve akıcılık zaten apayrı, fakat Mısır'ın "aslında ne olduğunu" iyice anlamak için yazarın Kahire Üçlemesi'ni de okumam gerektiğini düşünüyorum.

Kitapta müslümanlık anlayışına ve müslüman toplum yapısına dair de pek çok ifade mevcut. Karakterlerin hepsi müslüman, fakat hiçbirinde müslümanlığın şimdiki algılanışını besleyen bir yaşantı yok. Hepsinin dünya görüşü birbirinden farklı da olsa, Kuştimur Kahvehanesi'nde 70 yıl boyunca aynı masada oturan bu beş adamın birbirlerinden ayrı olmak gibi bir niyeti sözkonusu bile değil.

Kitabın belki de en esaslı kurgusu bu. Zira insan dediğin, aynı şeye aynı şekilde inanıyorsa bile, bir masada beş dakika zor oturuyor.

Sevgiler,
Göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder